“`html
Irak Savaşı’nın Ardındaki Gerçekler: Yanlış Bilgilendirme ve Sonuçları
2003 yılının Mayıs ayında, dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Irak’a yapılan askeri müdahalenin ardından San Diego açıklarındaki bir uçak gemisinde ‘zafer konuşması’ ile kamuoyuna hitap etti. Konuşma sırasında Bush, “Görev Tamamlandı” ifadesiyle işgalin sona erdiğini duyurdu. Bu durum, hem Amerikan egosunun bir sembolü haline geldi hem de modern tarihin en çok tartışılan olaylarından biri olarak hatırlanıyor.
Bush’un Irak’a ilişkin işgal gerekçelerinin kısa sürede sahte olduğu ortaya çıktı. İşgal öncesinde Saddam Hüseyin yönetiminin kitle imha silahlarına sahip olduğuna dair yapılan iddialar asılsızdı ve bu durum, Bush’un Saddam’ı El Kaide ile ilişkilendirme çabalarının da geçersiz olduğunu kanıtladı. Nitekim, bu iddialar zamanla çürütüldü.

İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, 22 yıl sonra dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Irak’taki askeri müdahaleyi ve abartılı istihbarat bilgilerini bir kez daha gündeme getirerek ABD’yi başka bir çatışmaya sürükledi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’ın uranyum stokunu nükleere dönüştürmeye çalıştığını ve bunun durdurulmazsa İran’ın kısa sürede nükleer silahlara ulaşabileceği uyarısında bulundu. Netanyahu, “Bunun gerçekleşmesi sadece bir yıl değil, birkaç ay içinde de olabilir” şeklinde ifadelerde bulundu.
İran’ın askeri ve nükleer uzmanlarının bu saldırılarda hayatını kaybettiği bildiriliyor. İsrail’in 13 Haziran’da gerçekleştirdiği saldırının ardından, ABD ordusu İran’a ait üç nükleer tesisin bombalanmasını sağladı. Trump, bu operasyonu “olağanüstü bir askeri başarı” olarak nitelendirirken, bu tesislerin “tamamen imha edildiğini” açıkladı ve hedefinin “nükleer tehdidi ortadan kaldırmak” olduğunu belirtti.

Gerçekten Acil Bir Tehdit Mi?
Birleşik Devletler istihbarat yetkilileri ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) görevlileri, İran’ın silah düzeyine yakın uranyum zenginleştirdiğini ancak nükleer silah üretim sürecine girdiğine dair herhangi bir delil bulunmadığını ifade etti. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Kongre’ye gönderdiği raporda, İran’ın nükleer silah üretmemeye devam ettiğini vurguladı.
Gabbard, İran’a ait uranyum zenginleştirme seviyesinin “en yüksek düzeyde” olduğunu ve bunun, “nükleer silahı bulunmayan bir ülke için emsalsiz bir durum” olduğunu belirtti. İran, ABD ile 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma çerçevesinde, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sınırlamıştı. Ancak, Trump’ın 2018’te bu anlaşmadan çekilmesi, İran’ın uranyum zenginleştirme programını yeniden başlatmasına yol açtı.

İran, Obama döneminde kabul edilen anlaşmanın sona ermesinin ardından uranyumunu %60 saflıkla zenginleştirmeye başladı. Ancak UAEA’nın geçen ay yayınladığı raporda, Tahran’ın aktif bir silah programı geliştirmediği ifade ediliyor. Raporda, “devam eden, beyan edilmemiş veya yapılandırılmış bir nükleer program olduğuna dair güvenilir bir kanıt bulunmamaktadır” denildi.
Fox News’te yer alan bir haberde, İranlıların uranyum zenginleştirmek için gizli bir plan üzerinde çalıştıkları yönünde bilgiler olduğu iddia edildi. İran’ın nükleer silahlara erişim sürecinin hızlandığı öne sürüldü.

Netanyahu’nun Açıklamaları ve Geçmiş Sadakatler
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, İsrail’in nükleer cephaneliğine sahip olduğunu ve bu sayının 90 savaş başlığı kadar olduğunu iddia etti. İsrail, nükleer silah bulundurduğunu kabul etmezken, Netanyahu, İran’ın nükleer silah geliştirme çabalarını sürekli olarak tekrarlamaktadır. Bu açıklamalar, daha önce Bush yönetiminin Irak’a yönelik işgal gerekçeleriyle benzer bir yapı göstermektedir.
Netanyahu, Bush’un danışmanlarından Condoleezza Rice’ın Irak rejiminin nükleer silah olarak ne kadar hızlı hareket edebileceğine dair belirsizlikleri dile getirmesine rağmen, daha önceki savaş teşviklerine benzer şekilde, IMF üzerinde baskı yapmaya devam etti. Netanyahu’nun Irak’a dair söyledikleri, sahte istihbaratlarla doluydu ve bu durum, günümüzdeki İran tehditlerine de benzer bir yansıma buluyor.

Trump, İran’a yapılan bu askeri müdahalenin, bir savaş başlatma amacı taşımadığını belirtti. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, “İran’la bir savaş içinde değiliz; İran’ın nükleer programına karşıyız” dedi. Trump, İran’da rejim değişikliği arayışında olmadıklarını vurguladı, ancak daha sonra sosyal medya üzerinden İran’a yönelik değişim çağrısında bulundu.

Dünyayı Tehlikeye Sokacak Askeri Eylemler
CNN muhabiri Fareed Zakaria, ABD’nin İran’a yönelik askeri saldırısının, dünyayı daha güvensiz bir yer haline getirdiği uyarısında bulundu. Zakaria, İran’ın nükleer silah edinimini önlemenin tek yolunun diplomasi olduğunu dile getirdi ve böyle bir saldırının, nükleer silahlardan arındırma amacına ulaşamayacağını ifade etti.

Zakaria, İran’ın yaşadığı olağanüstü direnişin, bu saldırının sebeplerini sorgulamaya açarak, uluslararası alanda daha büyük sorunlar yaratabileceğinin altını çizdi. ABD’nin bu tür askeri eylemlerinin, diğer ülkelerin de “iyi nedenlerle” benzer yolları seçmesine yol açabileceğini vurguladı.
“`